5 Temmuz 2009 Pazar

RADİKAL GELENEKÇİLİK VE DİN


“Emperyalizm ... yüzlerce veya binlerce yıldır var ve bir o kadar daha devam edebilir ... Cesetler, şekilsiz ve ruhsuz kitleler, büyük bir tarihten arta kalan ve sonu sembolize eden bir artık yığını...

Bu bireylerin bilinçli olacak, bütün sınıfların ve hatta halkların bilinçli bir seçimi değildir.
Bu bedeli yüksek bir lanete eğilimdir. Bu, insanı yönlendiren ve kullanan şeytani bir şeydir...." Oswald Spengler, Batı'nın Reddi

Otto Strasser, Julius Evola, Oswald Spengler ve sonra da Francis Parker Yockey gibi filozoflar, ruhsal ve felsefik temelleri olan, Avrupa ve Avrasya’nın kültürel ruhunu yeniden canlandıracak ve Avrupa halkının ve medeniyetinin yenilenmesini sağlayacak yeni bir ahlaki-tarihsel hareketinin temellerini atmak istiyorlardı.

Bu paradigmanın altında yatan fikir, kültürlerin ve toplumların da insanlar gibi doğup, gelişip ölmeleri gerçeğiydi. Elbette her organizmda olduğu gibi, kültür ve uygarlıkları yok eden de, bünyeye sızmış bozuk unsurlar ve mikroplardı.


Organizmalar gibi, insan toplulukları, kültürler, uygarlıklar ve uluslar da, fikri malzemenin bozukluğu ile, dünyayı dönüştürme olanaklarını kaybediyor, bu ise çöküşü getiriyordu.

Evola ve taraftarları, Hristiyanlığın ve Semitik kültürlerin (Yahudi-Arap) içerisindeki aşırılıkları, Avrupa ve Avrasya insanının kültürel dokusuna sızmış“yabancı kültürler” olarak görüyor ve reddediyorlardı.

Onlara göre, Hristiyanlık, İslamiyet, Yahudilik, Budizm vs. hepsi de aynı Tanrı’ya olan inancın farklı şekillerde ifadesinden başka bir şey değildi.

Bazı Üçüncü Yolcular bunu “Bir insan istediği inancı benimseyebilir ve ona göre yaşayabilir ve onun doğrusu da en az diğerlerininki kadar gerçektir” yargısına kadar vardırdılar.